Categories
Haberler

KALP RİTİM BOZUKLUKLARI

Kalp ritim bozuklukları

Ritim bozukluğu, sanıldığının aksine kalp çarpıntısı ile aynı şey değildir. Ancak kalp çarpıntısı, ritim bozukluğunun habercisi olabilir. Ritim bozukluğu dendiğinde kalbin normalden daha yavaş, normalden daha hızlı veya düzensiz hızda çalışması akla gelmelidir. Kalp, normal hızının dışında çalıştığında kalp kası vücuda yeterli kan pompalayamaz, bu nedenle de halsizlik, baş dönmesi, göğüs ağrısı gibi şikâyetler ortaya çıkabilir. Ritim bozukluğu ciddi derecede ise kalp yetmezliği, hatta şok gelişebilir. Kalp hızının üst sınır olan dakikada 100’den, 140 üstü değerlere çıkması olarak görülen kalp çarpıntısında (taşikardi) en kısa zamanda uzman doktora danışmak gereklidir. Kalp hızının 140 üstü değerlere çıkması olarak görülen kalp çarpıntısının nedenlerinin tespitinde EKO testi, tiroid fonksiyonlarına bakılması ve kansızlık olup olmadığının araştırılması gerekir. Bu testlerle kalp çarpıntısının heyecan, stres, hızlı koşma ya da aşırı kafein tüketimi kaynaklı fizyolojik (sinus taşikardi) ya da kalp ritim bozukluğu (aritmik taşikardi) olup olmadığını anlaşılabilir.

Duygusal değişimler nedeniyle kalbin hızlı atması fizyolojiktir ve normaldir. Bunların haricinde yine hiçbir problem olmadığı halde; kansızlık, yüksek ateş, tiroid bezinin fazla çalışması veya panik bozukluklar gibi bazı durumlarda da kalp hızlı atabilir. Bu durumlar da kalbe ait bir ritim bozukluğundan kaynaklanmaz. Ancak çocuklardaki ve gençlerdeki kalp ritim problemlerinin en sık belirtisi çarpıntı olduğundan, çarpıntı şikayeti olan çocuk mutlaka bir çocuk kardiyoloji uzmanı ve tercihen de ritim konusunda yani çocuk elektrofizyoloji alanında eğitim almış bir çocuk kardiyoloğu tarafından görülmelidir.

Ritim bozukluğunun nedenleri

Ritim bozuklukları tek başına ortaya çıkabildiği gibi, geçirilen kalp ameliyatları gibi başka sebeplere bağlı olarak da görülebilir. Bazı aritmi tipleri ise genetik geçişlidir. Eğer aile bireylerinin birinde genetik aritmi varsa, diğer bireylerinde de bu aritmi ortaya çıkma ihtimali yüksektir. Aritmi, yapısal olarak tamamen normal olan kalplerde ortaya çıkabilir, bazen de kardiyak anormalliğin bulgularından biri olarak görülebilir. Kalp ritmi, ya kalbin idare merkezindeki sorunlar veya ileti yollarındaki kesintiler, fazlalıklar ya da kalbin herhangi bir yerindeki hücre topluluğunun merkezi dinlemeyerek kendi kafasına göre hareket etmesi nedeniyle bozulur. Bu durumda kalp atışları düzensizleşmeye başlar. Kalp, çok yavaşlayabilir (bradikardi) veya çok hızlı atabilir (taşikardi). Miyokardit, kardiyomiyopati gibi kalp kasını tutan bazı hastalıklar yukarıda bahsettiğimiz idare merkezindeki hücrelere hasar verebilir, ya da başka bir bölgede hasara uğrayan hücreler, normal fonksiyonlarını kaybederek başıbozuk ritimler oluşturabilir. Hipertiroidi ve anemide taşikardi, hipotiroidide bradikardi ve bloklar sık görülen ritim bozukluklarındadır. Ayrıca ileti yollarındaki bazı arızalar doğumsal olabilir.  Astım ve soğuk algınlığı tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar, çay, kahve ve stres de aritmiye yatkınlığı olan kişilerde ritim bozukluğunu tetikleyici etkiye sahiptir. İleri kalp yetmezliği ve kalp damar hastalıkları ile birlikte seyreden aritmi ölüm nedeni dahi olabilir. Yaşam biçimi de kalp ritmi üzerinde etkilidir. Beslenme alışkanlıkları, uyku düzeni, aktif ya da hareketsiz yaşam gibi etkenler, ritim bozukluğunu tetikleyebilir. Enerji içeceklerinin aşırı tüketimi, çok şiddetli ritim bozukluklarına neden olabilir. Elektrolit dengesizliği de (kandaki sodyum, potasyum ve magnezyum gibi elementlerin düzeylerinin bozulması) ritim bozukluğuna neden olmaktadır. Kısaca kalp hastalıklarına yol açabilecek bütün riskler, ritim bozukluğu için de bir risktir.

Başka hastalıklara yol açar mı?

Sağlıklı bir erişkinin kalbi dakikada 60-100 kez atar ve bu da belirli bir düzen içinde gerçekleşir. Kişinin normalde kendi kalp atışını rahatsız edici bir şekilde hissetmesi “aritmi” olarak değerlendirilir. Örneğin koşarken, merdiven çıkarken, heyecan sırasında ya da duygusal stres altındayken kalp atışındaki hızlanma dikkat çeker. Ama hiçbir neden yokken kalp atışları hissediliyorsa bu durum kalpte bir sorun olduğu anlamına gelebilir. Ritim bozukluğu, inme riskini de beraberinde getirebilir. Atriyal fibrilasyon (AF) yani anormal kalp ritmi ya da aritmi, altta kalp kapak hastalıkları gibi başka bir kalp hastalığı yatmasa bile inme riskini 4-5 kat artırabilir. Tüm inmelerin yaklaşık üçte birinin aritmiye bağlı geliştiği düşünülmektedir. Ayrıca aritmiye bağlı inme daha ağır bir seyir gösterir ve daha ölümcül seyreder. Aritmide yaşla birlikte inme sıklığı artar. Yaş dışında başka birçok etken de inme geçirme riskini yükseltir. Ritim bozukluğuna diyabet, hipertansiyon, kalp yetmezliği, daha önceden inme, geçici iskemik atak veya başka bir damar hastalığı geçirmiş olma öyküsü, kadın cinsiyet gibi durumlar eşlik ediyorsa risk daha da yükselecektir.

Belirtileri nelerdir?

Ritim bozukluğunun en sık belirtisi çarpıntıdır. Kalpte “tekleme” hissi, kalp vuruşlarının düzensiz hissedilmesi, baş dönmesi, göz kararması, göğüste sıkıntı hissi, baskı veya ağrı, senkop (geçici şuur kaybı-bayılma) en sık görülen belirtiler arasındadır. Bu belirtilerden biri veya bir kaçı olduğunda mutlaka bir uzmana başvurmalıdır. Kalp elektrosu ile aritminin türü belirlenebilir ve böylece en uygun tedavi yöntemi seçilebilir. Ancak kalp çarpıntısı sırasında elektrokardiyografi alınamadıysa belirli bir zaman dilimindeki kalp ritmini gösteren ritim “Holter” yapılabilir. Aritmi tanısında bu yöntemlerin yanı sıra; “transtelefonik holter” ve implante edilebilen kaydedici cihazlar da kullanılabilir. Kalpteki yavaşlamalar ileti sisteminde blok göstergesi olabilir ve bunun tedavisi kalıcı kalp pilleri ile yapılırken; kalbin nedensiz hızlanmalarıyla seyreden aritmi tedavisinde ise “radyofrekans ablasyonu” yapılmaktadır.

Çocuklarda ritim bozuklukları

Çocuklarda ritim bozuklukları bazen kandaki biyokimyasal dengedeki değişimler, kalbi etkileyen enfeksiyonlar, madde kullanımı gibi nedenlerle de ortaya çıkabilir. Ritim bozukluğu olan çocuklarda kalbin hızlı çalışması (çarpıntı), çabuk yorulma, nefes almada zorluk, göğüs ağrısı, terleme, eforla ortaya çıkan bayılma gibi şikâyetler dikkat çeker. Bebeklerde ise halsizlik, emerken çabuk yorulma, hızlı ve sık nefes alma, cilt renginde değişiklik izlenir. Ayrıca ritim bozukluğu uzun süre fark edilmezse kalp yetmezliği, hatta şok bulguları ortaya çıkabilir. Aralıklı olan hızlı aritmilerde, atak arası normal dönemlerde bebekte hiçbir şikayet görülmezken anne ancak atak sırasında bu bulguları gözlemleyebilir veya elini kalbin üzerine koyduğunda, çocuğun kalbinin aşırı hızlı attığını hisseder. Daha büyük çocuklarda; yavaş ritim bozuklukları, en sık çok çabuk yorulma ve yaşıtlarına göre fiziksel efor gerektiren oyunlarda geri kalma veya bayılma şeklinde kendini gösterir. Hızlı ritim bozuklukları ise tipik olarak çarpıntı şeklinde ifade edilir.  Bunların en sık tipi olan SVT’ler genellikle aniden başlayıp, aniden duran çarpıntı ataklarına yol açar. Bazen de yorgunluk, hızlı nefes alma, baş dönmesi, göğüste veya boyun damarlarında çırpınma şeklinde veya göğüs ağrısı şeklinde de ifade edilebilir. Bazen ancak o sırada sayılan nabız veya çekilen EKG ile bunlar teşhis edilebilir. Bayılma yani senkopların da mutlaka nöroloji uzmanından önce çocuk kardiyologları ve özellikle çocuk elektrofizyologları tarafından görülmesi gerekir. Çünkü belirgin bir nöbet bulgusu yoksa, bayılmaların çok büyük çoğunluğu kalp ve damar sistemi ile ilgilidir. Bu hastaların önce nöroloğa gitmesi hem BT, EEG gibi gereksiz testlere hem de teşhis ve tedavinin gecikmesine yol açabilir. Bununla birlikte, bazen ritim bozuklukları uzun süre hiç bulgu vermez, rutin muayene esnasında doktor tarafından veya başka sebeple çekilen EKG ile fark edilebilir. Tehlikeli bazı aritmilerde ilk bulgu bayılma, hatta ani ölüm bile olabilir.   

Çocuklarda bazı ritim bozuklukları geçici olsa da çoğu kalıcıdır. Özellikle taşikardiye neden olan ritim bozuklukları genellikle kalpte doğuştan olan fazla elektrik ileti yollarına bağlıdır. Hastanın yaşı, ritim bozukluğunun tipi ve derecesine göre ilaç tedavisi verilir ya da ablasyon adı verilen işlem yapılır. Ritim bozukluklarının bir kısmının ise, özellikle süt çocukluğu döneminde ortaya çıkanlar, zamanla düzelme eğilimi vardır. İlaçlar sadece ritim bozukluğunu baskılar, kesin çözüm değildir.

Ritim bozukluğunun tedavisi

Ritim bozukluğunun tedavisindeki en temel yaklaşım bu durumu oluşturan anormal kalp dokusunun tahrip edilerek ortadan kaldırılmasıdır. Ritim bozukluğu olan hastada diğer kalp sorunlarının (kapak hastalığı veya koroner arter hastalığı) tedavisi için cerrahi gerekiyorsa, ritim bozukluğunun tedavisi, ek bir cerrahi risk oluşturmadan kolaylıkla uygulanabilir. Bilimsel kılavuzlarda, izole aort kapak hastalıkları, izole kalp by-pass ameliyatları veya her iki ameliyatın aynı anda yapıldığı ameliyatlarda eşlik eden ritim bozukluğu da varsa, bunun da tedavi edilmesi gerektiği, önemle tavsiye edilmektedir. Günümüzde ritim bozukluğunun cerrahi tedavisinde radyofrekans, mikrodalga, lazer, ultrason veya kriyoablasyon (cryoablasyon – dondurma) yoluyla iletim blokaj hatları oluşturmak üzere tasarlanmış̧ yeni teknolojilerin kullanıldığı yöntemler yaygın olarak kullanılmaktadır Bu tekniklerle, lezyonlar ve sonrasında yara dokusu oluşturularak anormal elektriksel uyarıların kalp içinden iletimi engellenir ve doğru yoldan geçen normal uyarı iletimi desteklenmiş olunur. Bunların içinde ameliyat esnasında yapılabilen radyofrekans ve kriyoablasyon en popüler olanlarıdır.

Kriyoablasyon (Dondurma) Yöntemi:

Cryoablation veya kriyoablasyon, tüm dünyada son yıllarda uygulanmaya başlanan, eski yöntemlere oranla komplikasyonları daha az olan bir yöntemdir. Bu yöntemle kalpteki problemli bölgenin eksi 150 ila 170 derece arasında dondurulması söz konusudur. Bu sayede çarpıntı şikayetleri önlenir. Perforasyon (yırtılma) ve tromboemboli (pıhtı atması) riskinin düşük olması ve tam kat lezyon elde edilmesi bu yöntemin en önemli avantajıdır.

Radyofrekans Ablasyon Yöntemi:

Bu yöntemde prensip, radyofrekans enerjisinin ısısının kullanılarak, “atriyum endokard”ının belirli bölgelerinde tam kat lezyonlar oluşturmaktır. Bu şekilde, hem ritim bozukluğunu tetikleyen odakların bulundukları yerde izolasyonu; hem de dalga şeklinde ilerleyen büyük yeniden giriş devrelerin yeni oluşturulan lezyonlara ve doğal anatomik engellere takılarak ilerlemesi engellenir. Kateter ile kasık yolundan kalbe ilerlenir. Kateterin ucu kayıt cihazına bağlanarak kalp içi EKG kayıtları alınır ve araştırma ile çarpıntı yapan odak bulunur. Daha sonra yine kateter yardımıyla radyo frekans enerjisi verilerek bu bölge tahrip edilir ve böylece sorumlu odak ortadan kaldırılır. Ablasyon yöntemi ile ritim bozuklarının çoğunda yüzde 90’ın üzerinde başarı sağlanabilir. Bu yöntem ile kalp çarpıntısı ortadan kaldırılır ve hastalar ömür boyu ilaç kullanmaktan kurtulur. İlaç tedavisi ile başarılı olunamayan vakalarda “radyofrekans ablasyonu” tercih edilir.

Ritim bozukluğunun erken dönemde kontrol altına alınması ve tedavi edilmesi, hastalığın ölümcül boyutlara ulaşmasını önleyecektir. Bu nedenle her çocuk okula başlamadan önce mutlaka bir kalp taramasından geçirilmelidir. Özellikle anaokulu ve ilköğretim döneminde yaptırılacak muayene, EKG ve EKO ile ileride ritim bozukluğu nedeniyle yaşanan ani ölümlerin önüne geçilebilir. 20’li yaşlarda bile ortaya çıkabilen kalp yetersizliği engellenebilir.

Ritim bozukluklarının bir kısmı da kalp pilleri ile tedavi edilebilir. Kalp pili takılan hastanın sürekli kontrol altında tutulması gerekir.

Categories
Basın Haberleri

Robotik Cerrahi Yoğun Bakım Süresini Kısaltıyor

Kamu Hastaneleri Birliği İstanbul Çekmece Bölgesi Genel Sekreteri Prof. Dr. İhsan Bakır, kalp ameliyatlarının robotik cerrahi ile yapılmasının, hastanın yoğun bakım ünitesinde kalma süresini kısalttığını söyledi.

 

Kamu Hastaneleri Birliği İstanbul Çekmece Bölgesi Genel Sekreteri Prof. Dr. İhsan Bakır, kalp ameliyatlarının robotik cerrahi ile yapılmasının, hastanın yoğun bakım ünitesinde kalma süresini kısalttığını söyledi.

Özel bir kanalda yayınlanan sağlık programına katılan Prof. Dr. İhsan Bakır, kalp ameliyatlarında robotik cerrahide ameliyat safhasını ve sonrasındaki hastanın takibi sürecine ilişkin bilgi verdi. Ameliyatın ardından ertesi gün servise alınan hastanın 3-4 gün içinde taburcu edildiğini anlatan Bakır, 10 gün sonra da kendi arabasını kullanarak hastaneye kontrole gelinebildiğini kaydetti. Haberin devamı için tıklayınız

Categories
Haberler

Öğrencilerin Kalbi Kontrol Altında

Prof.Dr. İhsan Bakır, ‘Okulda kalp taramasına katılmayan çocuklarımız arasında hayatını kaybedecek çocuklar olabilir. Aileler, çocuklarını ikna edip taramalara yönlendirmeli’ dedi.

İstanbul Bakırköy Bölgesi Genel Sekreterliği’nde düzenlenen basın toplantısıyla Online Kalp Taraması Projesi’nin 1 yıllık değerlendirmesi yapıldı. Bakırköy Bölgesi Genel Sekreterliği tarafından 6-18 yaş (ilk, orta, lise) grubunda, kalp hastalıklarında koruyucu ve önleyici önlemlerin alınması amacıyla 15 Ocak 2013 tarihinde Online Kalp Taraması Projesi başlatıldı. Proje kapsamında kalp grafileri çekilecek çocukların eğitimlerini sürdürdükleri okulda revir ortamı oluşturulup özel donanımlı EKG cihazları ve bilgisayarlarının entegrasyonu sağlanarak, çocukların eğitimleri sekteye uğratılmadan çekim yapılıyor.

Bakırköy Bölgesi Kamu Hastaneler Birliğinin’ başlattığı proje ile Bakırköy bölgesinde, İstanbul’da 13 ilçenin ikisindeEsenyurt ve Küçükçekmece’de taramaların bitirildiğini ifade eden İstanbul Bakırköy Bölgesi Genel Sekreteri Prof.Dr. İhsan Bakır, şöyle konuştu: “Bu hedef doğrultusunda geçen Kasım ayında İstanbul dışında ilk pilot il olarak Edirne’de, Online Kalp Taraması Projemizi başlattık. Proje kapsamında bugüne kadar 113 bin öğrencinin EKG’si çekildi. Şuana kadar çekilen EKG’lerden 54 bini tarandı. Çocuklarımızdan 9 binin de patoloji saptandı. 3 bin 500’ünün tüm testleri yeniden yapıldı. 360 çocuğumuzda tedbir alınmazsa sorun çıkaracak problemler tespit edildi. Bu çocuklarımıza ilaç tedavisi, EKO kontrolü veya ameliyat uygulandı.”

LİSE ÖĞRENCİSİ ÖLDÜ
Online Kalp Taramasına yüz öğrenciden 35’inin katılmadığını belirten Prof.Dr. Bakır, şunları söyledi: ”Bu taramaya katılmayan öğrencilerin içerisinde hayatını kaybedebilecek öğrencilerimiz olabilir. Geçenlerde bir lise öğrencimiz bu taramaya katılmadığı için hayatını kaybetti. Böyle hadiselerle karşılaşmamak için ailelere seslenelim. Bu çocuklara acı ve zarar vermeyen tarama yöntemi çocuklarımızın kalbinde bulunan yapısal ve iletimsel sorunları analiz etmeye yarayan tarama yöntemidir. Ailelerimiz çocuklarını ikna etsinler ve taramalara katılsın öğrencilerimiz.”

Prof.Dr. Bakır, Bakırköy Kamu Hastaneler Birliği’ne bağlı 13 ilçe ve Edirne’de yaklaşık 1 milyona yakın öğrencinin tahminen 6 yüz binine ulaşabileceğini ve 17 bin çocuğun kontrol altına alınarak çoğunun ameliyat edilebileceğini de belirtti.

Categories
Haberler

Kalp Hastalarına Kurbanda Kırmızı Et Uyarısı

Kalp hastalarının beslenme düzenini bozmadan ve aşırıya kaçmadan Kurban Bayramı’nda et yiyebileceğini söyleyen Kalp Cerrahı Prof. Dr. İhsan Bakır, aşırı miktarda yağlı et tüketiminden kaçınılması uyarısı yaptı.

Koroner kalp hastalığı olan veya genetik yatkınlığı olan kişilerin kırmızı eti kontrollü tüketmeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. İhsan Bakır hastaların yeterince bilinçli davranmadığını ve önemli sağlık sorunlarına davetiye çıkarıldığını söyledi. Bakır, şunları söyledi: “Yağlı ette doymuş yağlar fazla miktarda bulunmaktadır. Alınan yüksek miktarda et ilaveten tuzlu olarak tüketilmişse kalp damar hastalığı, diyabet ve hipertansiyonu olanlarda sorun oluşturmaktadır. Bu dönemlerde yağlı ve tuzlu et tüketimine bağlı kalp rahatsızlıklarından acil servislere birçok başvuru olmaktadır. Koroner kalp hastalığı olan diyabetik ya da hipertansif hastaların Kurban Bayramı’nda miktar olarak az ve özellikle yağsız etleri tercih etmeleri onların sağlığı açısından daha faydalı olacaktır.”

Kamu Hastaneleri Birliği Çekmece Bölgesi Genel Sekreterliği kurban bayramı öncesi kalp hastalarının et tüketimi ile ilgili açıklama yaptı. Kurban Bayramı’nda kırmızı et tüketiminin oldukça fazla olduğunu ve bayram sonrasının acil servislere kalp damar hastalarının sık müracaat ettikleri günler olduğunu vurgulayan Çekmece Bölgesi Genel Sekreteri Prof. Dr. İhsan Bakır, özellikle, yüksek tansiyon, kalp damar hastaları, tuzlu ve yağlı kavurma ürünlerinden uzak durulması tavsiyesinde bulundu. Fazla miktarda kırmızı et ve iç yağı tüketimi koroner kalp hastalarının durumunu ağırlaştırdığına ve semptomları alevlendirdiğine dikkat çeken Bakır, “Tuz ve iç yağın aşırı tüketilmesi artan tansiyon atakları, nefes darlığı, göğüs ağrısı gibi şikayetlerle, ağır ve sıkıntılı hastalık tabloları ile hastanelere başvuruları artıracaktır. Kurban bayramlarında, sakatat denilen, kurbanın, karaciğeri, dalağı, böbreği ve mumbarları yoğun kolesterol içeriği nedeniyle kalp hastalarına yedirilmemelidir. Ancak kalp ve damar hastalarının az tuzlu ve az yağlı veya eti haşlama olarak ve az miktarda tüketmelerinde bir sakınca yoktur. Kavurma yenecekse de az yağlı ve az tuzlu olmasına dikkat edilmelidir. Ateşe direk maruz kalmış, yanmış, katranlaşmış ette kanser riski vardır. Bu bakımdan eti pişirirken dikkat etmeliyiz. Et tüketirken, yeşillik, taze salata gibi antioksiden besinlerin , etin olası zararlarını önleyebileceği unutulmamalıdır” diye konuştu.

Kalp hastaları ölçülü olmak kaydıyla kurban bayramında pişirilen etten rahatlıkla tüketebileceğini söyleyen Prof. Dr. İhsan Bakır, “Balon stend yaptığımız hastalar taburcu olduktan sonra çok yağlı ve çok yoğun olmamak kaydıyla et tüketebilir. Kalp yetmezliği olan hastalarımız yine tuzlu olmamak kaydıyla kurban etinden tüketebilirler. Bypasslı hastalarımız da hastaneden çıktıktan sonra yine kurban etini rahatlıkla tüketebilirler. Tabii haşlama gibi daha tuzsuz tüketilmesi daha zararsız olabilir. Tansiyon hastaları da tuzsuz olmak kaydıyla kurban etinden rahatlıkla yiyebilir. Diyabet, kalp ve tansiyon hastalarının aşırı tatlı tüketimine dikkat etmesi gerekir. Bu hastalar, tatlı alımını en az düzeye indirmeli, hafif olan sütlü tatlıları tüketmelidirler. Kalp, tansiyon ve diyabet hastalarının, her dönem olduğu gibi Kurban Bayramı süresinde de ilaçlarını aksatmamaları, fiziksel egzersizlerine devam etmeleri gerekmektedir” ifadelerini kullandı.